Basur başlangıcı tam bilinemeyen hastalıklardır. Bunun önemli bir nedeni basur vakalarının iç basur (bkz. iç basur nedir) kaynaklı olması ve iç basurun oluşum yerinin vücut içerisinde olmasıdır.

Kişinin görmediği ve algılamadığı bir şeyin ne zaman başladığını bilmesi pek tabii olarak mümkün değildir.  Basur başlangıcı aylara hatta yıllara sari bir süreçtir.

Sağlıklı bir toplar damarın pıhtı toplamaya başlaması, bu pıhtının kirli kanın temizlenmek için kalbe gönderilmesine engel olması, damarın basınç ve pıhtı birikimine bağlı olarak zorunlu şekilde genişlemesi uzun sürede ve yavaş yavaş cereyan eden bir hadisedir.

Basur hastalığının ilk başlangıcı anüsün hareketlerini kontrol eden büzgen kasların bulunduğu kollajen dokunun içinde yer alan toplar damar yumağındaki damarlardan bir veya birkaçının genişleme eğilimine başlamasıdır. Bu genişlemeye bu kas grubunun zorlanması yol açar. Net bir tabirle “ıkınma” bunun en önemli sebebidir. Ağırlık kaldırma ve uzun süreli oturma nedeniyle de büzgen kaslarda zorlanma olur.

Sürecin devamında genişlemeye başlayan damarlardan biri gömülü olduğu dokunun içine sığamaz olur ve dışkı kanalına doğru kayar. Burada direk dışkı ile temas durumu ile karşı karşıya kalır.

Buraya kadar hastada hiçbir şikayet görülmez. Toplardamarlardaki kanın akışkanlığı atardamara göre daha düşüktür ve pıhtı biriktirme riski daha fazladır. Hareketsiz yaşam ve geniş toplardamar pıhtı birikmesini kolaylaştırır ve genişleyen damarın bir bölümünde pıhtı birikmeye başlar.

Tasvir etmek gerekirse bu andaki toplar damarın görünümü fare yutmuş yılan gibi ortası bombelidir ve bombeli kısın dışkı kanalının yüzeyindedir.

Sert dışkılar nedeniyle bombeli kısım tahriş olur ve kanama olur. Bu kanamalar atardamar kesiği gibi fışkırır tarzda değil, toplardamar olduğu için daha çok sızdırma şeklindedir. Basur başlangıcının ilk rengi dışkıda kan görülmesidir.

Bu kanın rengi parlak kırmızı rengindedir, ayni taze görünümlüdür. Mideden gelen veya kalın bağırsaklarının başka bölümlerinden gelen kanın rengi daha koyu olur çünkü kanama bölgesinden anüse gelene kadar sindirim sisteminin bakteri ve enzimlerine maruz kalır.

Basurlu damarın bulunduğu yer ise anüsten 2-3 santimetre kadar içeride olup buradan gelen kan, koyu renkli değildir, parlak ve açık kırmızıdır.

Toplardamarda bir kere pıhtı birikmeye başladığında kan akışı sınırlandığı için o bölgedeki pıhtı büyümeye meyleder. Biz görmesek de kalın bağırsak kanalının kenarında kalan bombe zamanla büyür. İlk zamanlar bu durum ne ağrıya ne de kaşıntı gibi bir sıkıntılara neden olur.

Şikayetlerin sadece küçük kanamalar olan bu dönem basurun başlangıç aşaması olup hem de önemli bir dönüm noktasıdır. Çünkü pıhtı kütlesi zamanla artarak damarı aşağı çeker ve bir basur memesi haline gelir.

Basur memesi çok daha ciddi sıkıntılara yol açar. Bu noktadan geri dönüş doğal yollarla pek mümkün değildir. Bu nedenle kişi ilk önlemini basurun başlangıç aşamasında almalıdır.

Bulunduğu yerden aşağıya kadar sarkan basur memesi zamanla anüsün dışına çıkar. Asıl ağrılar bu dönemde olur. Çünkü basur memesinin dışarıda kalması, damarın anüs tarafından sıkıştırılması ayrıca vücudun içine ait hassas bir dokunun dış dünya ile temas etmesi ağrıları artıracaktır.

Basurun iç ve dış olmak üzere iki türü vardır. (bkz.iç basur nedir, dış basur nedir) Basur başlangıcına dair verilen bu bilgiler iç basur içindir. Genellikle iç basur daha fazla görülür. Bir de dış basur vardır ki bu kolay göze çarpar.

Anüsü büzen makat ağzındaki toplardamarların şişmesiyle oluşur. Hastalar şişliği kolay fark edip doktora gelirler.